Güçleri: Mistik güçlere sahip kolyesi sayesinde kolyeye dokunup "Avalon" dediğinde zırh, kılıç, kalkan ve Strider adlı kanatlı büyülü bir atı oluşur. Zırhı ve silahları son derece hafif ve çok dayanıklıdır. Gecenin Kalkanı pek çok saldırıya karşı koruduğu gibi çarpan enerji akımlarını da emebilir ve bu biriken enerji Işığın Kılıcı'nda birikip bu kılıçla çok güçlü saldırılar yapabilir. Kanatlı atı Strider çok hızlı yol alabilir ve suyun altında bile yolculuk edebilir. Suyun altında Strider'ı sürerken Dane'in büyü sayesinde nefes almak gibi bir sorunu yoktur.
Biyografi: Ortaçağda yaşamış eski Black Knight olan kahraman İskandivanya'lı Sir Percy ve aynı unvanla günümüzde yaşayan bir suçlu olan akrabası Nathan Garrett'ın yeğeni olan Dane Whitman bu iki adamdan kendisine kalan gücü kullanarak zamanımızdaki modern Black Knight oldu. Amcasının eski düşmanları Avengers ile aynı tarafta savaştı. Kang ile yaptıkları savaşta Avengers'a yardım edince ekibe katılma teklifi aldı. O sırada İngiltere'de ailesine ait şatoda kalmak istediğinden bu teklifi kibarca geri çevirip ekibin yedek üyesi konumunda yeraldı. Daha sonra ise ekibe tam üye olarak katıldı.
zamanın birinde bir çiftlikte kırmızı ibikli küçük bir tavuk yaşarmış. Tavuk kendi yiyeceğini kendisi bulur ve bu güzel çiftlikte çok mutlu bir hayat yaşarmış. Bir gün buğday taneleri bulmuş ve bunlari ekerek daha çok yiyecek elde edeceğini düşünmüş. Ancak nasil ekeceğini bilmediği için arkadaşlarından yardım istemiş:
'- Bu buğday tanelerini ekmek için kim bana yardım edecek ?'
Yaşamakta olduğumuz şu yıllardan pek de o kadar uzak sayılmayacak bir zaman dilimi içerisinde konuşan bir leylek yaşarmış. Bu leylek insanlar gibi konuşur, insanlar gibi düşünürmüş. İyilik yapmayı ne kadar çok istermiş bir bilseniz…Fakat, iyilik yapmak için hiç fırsat bulamazmış. Yazın Anadolu’ ya gelir yuvasını kurar, sonbaharda havalar serinlemeye başlar başlamaz göç eder, kışı geçirmek için Mısır’a gidermiş. Mısır ülkesinin kışları, Anadolu’ nun yazları kadar sıcak olurmuş. Yaz mevsimi gelince de tekrar Anadolu’ ya dönermiş, çünkü Mısır ülkesinin yazları dayanılmaz şekilde sıcak geçermiş.
Senelerden bir sene yaz mevsiminde Anadolu’ ya gelmiş. Gökyüzünde uçarken, aşağıdaki akarsu kenarında şirin bir kasaba görmüş. Hemen kararını vermiş. Yazı bu kasabada geçirecekmiş. Kasabanın üzerinde geniş daireler çizerek, dönerek alçalmaya başlamış. Tek katlı evlerden mavi boyalı olanın bacasını çok beğenmiş. Burası oldukça geniş ve manzarası güzelmiş. Çevreden çalı çırpı toplayıp yuvasını yapmış. Günler günleri kovalamış. Konuşan Leylek yeni yuvasında rahat ve mutluymuş. Mutlu olmasına mutluymuş da mutluluğunu tam olarak içine sindirememiş. Mavi boyalı evde bir adamla karısı yaşarmış. On yıldır evli oldukları halde nedense bir türlü çocukları olmazmış. Daha yuvasını kurduğu ilk günün gecesi
adamla karısı tarladan evlerine dönüp yemeklerini yedikten sonraki konuşmalarında bile hep çocukları olmadığından yakınırlarmış. Kadın ağlamış, sızlanmış, kocası da ağlamamasını isteyerek, üzülmekle ellerine bir şey geçmeyeceğini söylemiş. Her akşam aynı konuşmaları duyduğu için, çocuk meselesi kafasına takılır olmuş. İşte tam olarak mutlu olamamasının sebebi buymuş.