Yaşam Çocuk

Yaşam Çocuk
Çocuk Dünyası

Sayfalar

3 Aralık 2010 Cuma

Kapıdan tavşan geçti mi?

BİRAZ'DA GÜLELİM

TAVŞAN
Kapıdan tavşan geçti mi?
Geçti
Tuttun mu?
Tuttum
Kestin mi?
Kestim
Tuzladım mı?
Tuzladım
Pişirdin mi?
Pişirdim
Bana ayırdın mı?
Ayırdım
Hangi dolaba koydun?
Çık çık dolaba koydum
Haydi, al getir
Getiremem
Neden getiremezsin?
Kara kediler yemiş.
Vay vay, miyav


Anne Güvercin

ANNE GÜVERCİN
Güzel bir yaz günüydü. Batur elinde sapan evlerinin yakınındaki ağaçlıkta kuş avına çıkmıştı. Gözleri radar gibi dikkatle çevreyi tarıyordu. Birden arkasında bir ses duydu: ’Vurma kuşları.’ Döndü, baktı. Seslenen yabancı değildi. Mahalle arkadaşı Sarper’di: “ Ne istersin şu küçük yaratıklardan bilmem ki? Ne zararı var onların sana? Bırak ötsünler, uçsunlar, kanat çırpsınlar. “ Batur: “ Sarper yine mi sen? Bu kaçıncı? İşime karışma demedim mi ben sana? Bak kuşları ürküttün, kaçıp gittiler. Kuş vurmak yasak mı yani? “ Sarper: “ Yasak tabii. Şu sıralar kuş yavrularının büyüme zamanı. Batur: “ Amma yaptın ha.. Yasakmış.. Yasaksa yasak. Kim bilecek benim kuş vurduğumu? Çevrede bir yığın kuş var. Bir kuş vursam kuş kıtlığına kıran girmez ya, kuş nesli tükenmez ya. Bana bak Sarper, sen iyi bir arkadaşsın, fakat şu kuş işine karışma “ dedi ve ses çıkarmamaya dikkat ederek usul usul ilerlemeye başladı. Yirmi metre kadar gittikten sonra bir ağacın altında durdu. Sapanını yukarıya doğru kaldırdı. İyice nişan aldıktan sonra sapanındaki taşı fırlattı. Taş hedefini bulmuştu. Kuş yere düşerken aynı anda havalanan bir başka kuşun kanat sesleri duyuldu. Batur az ötesinde yere düşen kuşu aldı. Kuş can çekişmekteydi. Hemen kuşun kafasını kopardı. Kendisine doğru yürümekte olan Sarper’e dönerek: “ Nasıldım ama? Tek atışta hedef on ikiden. Tık kafa gitti. Tüylerini yoldum mu, küçük bir ateş yakarım. Cız bız. Sonra deyme keyfime “ dedi.

Arkadaşının sözlerine aldırış etmemesine içerleyen Sarper: “ Ne desem, ne söylesem boşuna. Başkalarının senden daha iyi düşünebileceğini hiçbir zaman kabul etmezsin zaten. Vurduğun bir yabani güvercin yavrusu. Yirmi gram et ya çıkar, ya çıkmaz. Hem düşünmediğin bir şey var. Bu yere düşerken kanat sesleri duymuştuk. Herhalde anne güvercindi uçan. Yabani güvercinler bildiğim kadarıyla kin tutarlar. Yavrusunu vurmakla hiç iyi yapmadın “ dedikten sonra geriye dönerek hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Batur daha sonra ağaçlığın kenarında küçük bir ateş yaktı. Buraya gelirken yavru güvercinin tüylerini yolmuş ve iç organlarını temizlemişti. Kuşu pişirmeye başladı. Fakat arka tarafındaki ağaçlardan birinde üzgün ve yaşlı bir çift gözün kendisini izlediğinin farkında bile değildi.

Anne güvercin bir taraftan yavrusunu vuran çocuğu seyrederken, bir taraftan da düşünüyordu: “ Aslında elinde bir çocuğun bize doğru yaklaştığını görmesek, duymasak bile hissederiz. Fakat biz kuşlar, ağaç dalları üzerinde otururken dalar gideriz.

Akıllı Horoz

AKILLI HOROZ




Bir çiftlikte güzel bir horoz yaşıyordu. Horoz her sabah çiftliğin yakınındaki bir ağaca çıkar, güzel sesiyle... Ü!...ürü!... ü!... ürü!... ü!... diye öter. Çiftlikteki hayvanları uyandırırdı. Çiftliğin yakınında bir de tilki yaşıyordu. Tilki horozun sesini duydukça, onu yemeyi içinden geçirir,nasıl yakalayacağını hesaplardı. Tilki her sabah horozun sesini duyar duymaz yatağından kalkar, horozun çıktığı ağacın altına gelir, horozu ağaçtan indirmek için çeşit çeşit dil dökerdi. Bir gün kurnaz tilki horoza:

- Sesiniz ne kadar güzel horoz kardeş. Tüyleriniz renk renk pırıl pırıl. İbiğiniz kralların tacı gibi başınızı süslüyor. Sanırım bu dünyada sizin kadar güzel bir hayvan yoktur. Sizin gibi yakışıklı bir arkadaşım olmasını çok isterdim. Benimle arkadaş olmaz mısınız? Tilkinin bu davranışlarından çok rahatsız olan, ondan kurtulmak isteyen horoz bir kurnazlık düşündü.



- Niçin olmayayım. Ben de sizin gibi kurnaz bir arkadaşım olsun isterim. Yalnız bir önerim olacak. Benim Karabaş adında çok samimi bir arkadaşım köpek var. Onu da aramıza alalım. Üç dost oluruz. O da çok azgın ve yırtıcı bir hayvandır. Bizi korur. Dilerseniz Karabaşı hemen çağıralım gelsin, der.
Kurnaz tilki:

- Hayır bu işi yarına bırakalım. Bugün benim çok işim var, deyip gider. Gidiş o gidiş. Bir daha artık hiç gelmez. Bundan sonra da horoz rahat rahat ağaçta ötmesine devam eder.

Bu Resimler Sizin İçin Çocuklar

BU RESİMLER SİZİN İÇİN ÇOCUKLAR









HOŞÇAKALIN DİŞLERİNİZİ FIRÇALAMAYI UNUTMAYIN

Kırmızı benekli kelebek ve Oya

Sıcak bir yaz günüydü. Oya kırlara çiçek toplamaya çıkmıştı.
Yorulunca bir ağaca yaslandı. Derken uyuyakaldı. Rüya görmeye başladı.
Rüyasında çok güzel rengarenk bir kelebek gördü. Kelebeğin kanatlarında yıldızlar parlıyordu. Kırmızı benekleri vardı. Durmadan dans ediyor ve şarkı söylüyordu.
Oya kelebeğin dansını hayranlıkla seyretti ve şarkılarını dinledi.
Uyandığında kırmızı benekli kelebek gitmişti.
Oya doğru eve gitti.
- Anne, kırmızı benekli kelebek nerde? diye sordu.
Annesi:
- Ne kelebeği? dedi.
Oya :
- Kırmızı benekli güzel kelebek , dedi. O dans edip bana şarkılar söyledi.
Oya’nın annesi güldü:
- Herhalde sen rüya gördün. Kırmızı benekli kelebek yalnız rüya kelebeğidir.
Oya onun kanatlarında parlayan yıldızları hatırladı ve :
- O kelebek gerçek olmalı, dedi. Onu bulmaya gideceğim.
Oya önce arkadaşlarına sordu.
- Kırmızı benekli kelebeği gördünüz mü?
Arkadaşları :
- Hayır, dediler. Öyle bir kelebek olamaz.
Fakat Oya kırmızı benekli kelebeği aramaya devam etti. Gide gide kartalın yuvasına vardı. Kartal tek başına duruyordu.
Oya bütün gün güzel kelebeği aradı durdu. Fakat ona bir türlü rastlamadı. Sonunda eve döndü. Çok yorulmuştu. Hemen uyudu. Rüyasında kırmızı benekli kelebeği yeniden gördü. Kelebek yine durmadan dans ediyor, şarkı söylüyordu.
Oya kelebeğe sordu:
- Hep seni aradım. Neredeydin? dedi.
Kelebek cevap vermedi. Dans etmeye devam etti..
Sabahleyin Oya olanları babasına anlattı:
- Bu kelebeğin gerçek olduğuna inanıyorum, dedi.
Babası ona:
- Bir rüya görmüş olacaksın. Çünkü kırmızı benekli kelebek olmaz, dedi.
Oya diretti:
- Yine de arayıp bulacağım.
Oya bütün gün yine kırmızı benekli kelebeği aradı. Ama bulamadı. Eve döndüğünde gece olmuştu. Gökyüzünde yıldızlar parlıyordu. Oya güzel kelebeğin kanatlarındaki yıldızları düşündü.
- Uyursam yine güzel kelebeği görebilirim, dedi.
Fakat o gece rüyasında güzel kelebeği görmedi. Dere kenarını ve yüzen ördekleri gördü.

Ertesi gün Oya dere kenarına yürüdü. Yüzen yeşil ördeklere baktı. Birden ördeklerin başında dans eden kırmızı benekli kelebeği gördü.

Kelebek şarkı söylüyordu. Oya sevinçle bağırdı:
- Senin gerçek bir kelebek olduğunu biliyordum! Benimle dost ol; birlikte oynayalım, dedi.
Kelebek Oya’nın avucuna kondu. Oya onu eve ***ürüp annesine, sonra arkadaşlarına gösterdi.
Bir gün arkadaşı Afacan kelebeği avucuna aldı. Ona şarkı söyletti. Sonra birlikte dans ettiler.
Oya Afacan’a çok kızdı:
- Seninle oynamasına izin veremem. Çünkü o benim kelebeğim, dedi.
Afacan :
- Ne olur biraz benimle kalsın! diye rica etti.
Fakat Oya :
- Hayır, imkansız! diyerek kelebeği alıp gitti.
Oya dere boyunca yürüdü. Çok yorulunca kartalın yuvasına oturdu. Kartal yoktu. Oya kelebeğe :
- Haydi güzel kelebeğim. Şimdi benim için dans edip şarkı söyle, dedi.
Dedi ama kelebek yerinden bile kımıldamadı. Bütün gün çalının üstüne kondu durdu.
Oya kelebeği orada bırakıp eve koştu. Olanları annesine anlattı.
Annesi ona :
- Arkadaşlarınla oynamasına izin vermeliydin. Onun için kelebek sana küsmüştür, dedi.
Sonra devam etti:
- Sen kötü bir kızsın. Sevdiğin bir şeyi arkadaşlarınla paylaşmalısın.
Oya annesine hak verdi:
- Peki anneciğim. Bundan sonra iyi bir kız olacağım, dedi.
Doğru kartalın yuvasına koştu. Ama kelebek orada yoktu. Kartal onu yemiş olmalıydı.
Oya çok üzüldü. Yaptığı kötülükten de çok utandı. Kendi kendine iyi bir kız olmaya karar verdi.
Birkaç gün sonra Oya kırlara çiçek toplamaya çıktı. Sonra da bir ağacın altında uıuyakaldı. Rüyasında kırmızı benekli kelebeğini gördü. Çok sevindi.
- Geldiğin için teşekkür ederim. Git, arkadaşlarımla da oyna. Onlara dans edip şarkı söyle , dedi.
Kırmızı benekli kelebek Oya’nın dediklerini aynen yaptı.

Kalem

KALEM

Ninesi yazmayı kesti ve torununa şöyle dedi:
- 'Aslında, senin hakkında yazıyorum. Fakat kelimelerden daha önemlisi, kullandığım Kurşun Kalem.
Umarım büyüdüğünde sen de bu kurşun kalem gibi olursun.'

Biz Çocukların Bilmesi Gerekenler

BİZ ÇOCUKLAR OLARAK BİLMEMİZ GEREKENLER..


Ailemize ve büyüklerimize saygılı olmak..
Doğruları söylemek...
Derslerimize iyi çalışmak..
Öğretmenlerimizi iyi dinlemek ve onlara saygılı olmak..
arkadaşlarımızla iyi geçinmek..
Hayvanlara iyi davranmak ve onları korumak..





Örnek almamız gereken kişinin MUSTAFA KEMAL olması gerektiğini bilmek...








Oyuncaklarımızı heryere dağıtmamak..
Annemizin yemeklerini yemek...
Uykumuza dikkat etmek..








Görüşmek üzere..

Gürültücü Çocuk

GÜRÜLTÜCÜ ÇOCUK..





Gürültücü çocuğu hiç kimse sevmezdi. Çünkü o kadar gürültü yapardı ki yer yerinden oynardı. Hele yürürken çıkardığı sesler dayanılacak gibi değildi. O sokağa çıktığı zaman herkes evine koşar, kapıyı pencereyi sıkı sıkı örterdi.




Bir gün annesi gürültücü çocuğu ekmek almaya gönderdi.




Gürültücü doğru fırına gidip bağırdı:




- Bir tane ekmek istiyorum!




Öyle bağırdı ki arabasında uyumakta olan minik bebek ağlamaya başladı. Bebeğin annesi gürültücüye dönerek “Ne düşüncesiz çocuksun ! Biraz yavaş konuşamaz mısın sen?” diye söylendi. Ama bizim gürültücü çocuk hiç akıllanmadı. Eve dönerken başladı gülmeye. Kahkahaları her yeri çınlatıyordu.




Pencereden genç bir hanım başını uzatıp gürültücüye seslendi:




- Neden bu kadar hızlı gülüyorsun? Çocuğum hasta ve başı çok ağrıyor. Sesin onu rahatsız etti. Haydi git buradan!




Gürültücü çocuk daha da çok gülmeye , gümbür gümbür sesler çıkarmaya başladı.




Artık ona bir ders vermenin zamanı gelmişti. Bütün mahalle halkı toplanıp konuştular.




Ertesi gün gürültücü çocuk ekmek almak için fırına girdi. Her zamanki gibi bağırmaya başladı :




- Bir tane ekmek istiyorum.




Ama fırıncı hiç oralı olmadı; duymamış gibi davrandı. Gürültücü çocuk daha da bağırdı:




- Bir tane ekmek istiyorum dedim!




Fırıncı yine ses çıkarmadı.




Gürültücü çocuk çaresiz fırından çıktı.




Yürürken “takır tukur”sesler çıkarıyor, ıslık çalıyordu.




Evin önünden geçerken biri pencereyi açtı ve gürültücü çocuğun başına bir kova soğuk su döktü. Gürültücü titremekten hiç ses çıkaramaz oldu.




Sonra doğruca evine gidip olanları düşündü. Çevresine ne kadar saygısızca davrandığını anladı.




O gün bu gündür gürültücü çocuk bir daha hiç gürültü yapmadı.






This image has been resized.Click to view original image

Bugün küçüğüz... Ama yarın büyüyeceğiz

Bugün küçüğüz. Ama yarın büyüyeceğiz. Okuyup ailemize. milletimize ve devletimize faydalı insanlar olacağız. Subay, doktor, avukat, öğretmen, hakim, mühendis, memur, tüccar olup, yurdumuza hizmet edeceğiz.
Henüz küçük olduğumuz için, her ihtiyacımızı annemiz ve babamız karşılar. Babamız dışarıdaki ihtiyaçlarımızı karşılar. Annemiz bize bakar, yiyecekleri pişirir, giyeceklerimizi diker ve onarır. Annesiz ve babasız çocuklara "Çocuk Esirgeme Kurumu" bakar.
Bir ülkenin geleceği için, çocuk çok önemlidir. Gelecekte büyüyecek olan bu çocuk, vatanına hizmet edecektir. Ailesine yardımda bulunacaktır. Bunun için, çocukların sağlıklı büyümeleri ve eğitilmeleri gerekir. Ahlaklı, dürüst, vatansever olarak yetiştirilen insanlar, vatanları için bir teminattır.
Cumhuriyet döneminde, yüce Atatürk'ün emriyle, Türk çocuklarının en iyi şekilde yetiştirilmesine çalışıldı. Sağlığına, eğitim ve öğretimine önem verildi. Çocukların okumaları için her kademede okullar açıldı. Çocuk bakım evleri, doğum evleri, çocuk hastaneleri, çocuk yuvaları kuruldu. Yardım kurumları eliyle kimsesiz çocuklara yardım edilmektedir. Okullarımızda çocukların eğitimi ve sağlığı üzerinde çok dikkatlice durulur. Anne, baba ve öğretmenler bizim çok iyi bir insan olarak yetişmemiz için uğraşırlar. Biz de, bu emekleri boşa çıkarmayalım. Çok çalışalım. Büyüklerimizin sözünü dinleyelim. Herkesle iyi geçinelim. Yoksul, kimsesiz arkadaşlarımıza yardım edelim.
Çocukların kıymetini bilen, onlara önem veren milletler, iyi bir neslin yetişmesi için çalışırlar. Okullar, çocuk tiyatroları, çocuk kütüphaneleri, çocuk parkları ve bahçeleri yaparak, çocukların en iyi biçimde yetişmelerini sağlarlar.
Gazete, dergi, kitap, çeşitli çocuk yayınları, çocukların eğitim, öğretim, kültür ve bilgi bakımından gelişmeleri için çıkarılır. Radyo ve televizyonlarda çocuklar ile ilgili programlar düzenlenir.
Atatürk, hiç bir milletin yapmadığını Türk çocukları için yaptı. En büyük bayramımız olan 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı'nı bize armağan etti. Bugün bu bayram, çocuk bayramı olarak kutlanıyor. Vatanımızı düşmandan kurtaran Atatürk, Türk çocuklarından vatansever olmalarını ister. Vatanın bir karış toprağını bile canları pahasına da olsa kimseye vermemesini, gerektiğinde seve seve canlarını vermelerini ister. İyi birer yönetici olarak yurdumuzun yücelmesine ve kalkınmasına yardımcı olmalarını ister.
Çocuklara önem veren milletler, Ekim ayının ilk Pazartesi gününü "Dünya Çocuk Günü" olarak kabul etmişlerdir. Bu günde çocukların iyi yetişmeleri ve korunmaları üzerinde durulur. Kimsesiz çocuklara yardımlar yapılır. Çocukların iyi birer insan olarak yetiştirilmelerine uğraşılır. Irk, dil, din farkı gözetilmeden bu yardım yapılmalıdır.





#SokaktakiBizimCocuklarimiz Sokaktaki Bizim Çocuklarımız