Yaşam Çocuk

Yaşam Çocuk
Çocuk Dünyası

Sayfalar

16 Haziran 2025 Pazartesi

Kitap Özetleri, Kitap Özeti / E-Kitap - E-book: Bir Çınar, Bir Çocuk ve Sonsuz Bir Merak

Kitap Özetleri, Kitap Özeti / E-Kitap - E-book: Bir Çınar, Bir Çocuk ve Sonsuz Bir Merak: Anooshirvan Miandji’nin Bir Çınar Bir Çocuk adlı eseri, bir çocuğun masum sorularıyla bir çınarın asırlık bilgeliğinin kesiştiği sıcacık bi...

20 Mayıs 2025 Salı

Çocuğun Duygularını Kucaklama


Çocuğumuzun sağlıklı bir öz algı geliştirmesini istiyorsak, onun gerçek benliğini özgürce ifade etmesine olanak tanımalıyız. Bunun yolu, duygularını paylaştığında onları içtenlikle kabul etmekten geçer. Öz kabulün temel taşı, “duyguları kucaklama”dır. Çünkü duygular, kişinin kendini ifade etme ve varoluş biçimidir.

Çocukların yoğun duygularına verdiğimiz tepkiler, onların öz algılarını derinden etkiler. Ancak bazen bu yoğun duyguları nasıl karşılayacağımızı bilemeyiz. Özellikle ebeveynlik yolculuğunda, duyguların daha belirgin hale geldiği iki yaş sonrası dönemde zorlayıcı sınavlar başlar. Çocuk artık bebeklikten sıyrılmış, güçlü duygular deneyimlemeye başlamıştır. Bizim bu anlarda duygularına nasıl yaklaştığımız, onun kendi duygularına yaklaşımını şekillendirir. Bu süreç, çocuğun öz algısını inşa ettiği kritik bir dönemdir. Eğer değerli ve özgüveni yüksek bir benlik oluşturabilirse, içsel çatışmalar ve benzeri sorunlarla karşılaşma ihtimali azalır.

Peki, duygular nasıl kucaklanır?

Bunu anlamak için öncelikle hangi tepkilerden kaçınmamız gerektiğini inceleyebiliriz:
Örneğin, çocuk kardeşiyle oynarken tartışıp birden bağırmaya ve ağlamaya başlıyor. Bu durumda genellikle neler yapılır? En yaygın tepki, bu öfkeden rahatsız olup çocuğun üzüntüsünü tamamen yok saymaktır. “Bu kadar ağlayacak ne var, kes artık!” diyerek çocuğun iç dünyası görmezden gelinir. Oysa çocuk, içinde bir şeylerin onu rahatsız ettiğini hissediyordur. Bu duyguları inkâr edenler, çocuğun daha güçlü olacağını sanır. Ancak inkâr, ne gerçeği değiştirir ne de insanı güçlendirir.

Gerçek güç, duyguları kabul edip onlarla yüzleşmeyi ve bu hislerle başa çıkmayı öğrenmekle kazanılır. Çocuğumuzun duygularını ifade etmesini engellemek, hissetmesini durdurmaz; ancak bizim tavrımız, bilinçaltında kendi duygularını bastırmasına neden olabilir. Bu, bir anlamda kendini reddetmektir.

Bazen duygular korkutularak bastırılır. “Sus artık, daha fazla ağlarsan sana şunu yaparım!” gibi tehditlerle çocuk duygularını içine gömer ve bir daha açığa vurmamayı öğrenir.
Bir diğer yaygın tepki ise avutmaktır. “Hadi gel, sana bir şey alalım, her şey düzelsin, üzülme…” diyerek çocuk duygularını tam ifade edecekken dikkati dağıtılır ve hislerini yaşayamadan bastırılır. Çocuğun üzüntüsünü veya gözyaşını gördüğümüzde hemen onu oyalayacak bir aktivite sunmak, duygularından kaçması gerektiğini öğretir. Sürekli her şeyi “düzeltmeye” çalışmak, mutluluk değil mutsuzluk getirir. Çünkü gerçek mutluluk, zorluklarla yüzleşip çözüm üretmeyi öğrenmekle mümkündür. Eğer çocuğumuzu her mutsuz anında avutursak, ileride zorluklara karşı dayanıklılığı düşük, çabuk pes eden bir yetişkin olabilir. Her sıkıntıda kendini oyalayacak bir şeyler arar ve yoğun duygularla yüzleşmek yerine kaçış yolları geliştirir, hatta bağımlılıklara yönelebilir.

Bazıları ise sürekli öğüt verir: “Bak canım, küçük şeylere bu kadar üzülme, sen akıllısın, bu sana yakışmaz.” Ancak yoğun duygular içindeki bir çocuğa öğüt vermek, onun hem nasihatten hem de bizden uzaklaşmasına yol açar.

Kimi zaman da olaylar abartılır: “Aman ne kadar kötü bir durum, keşke olmasaydı…” Bu yaklaşım sevgi göstermekten çok, olayı çocuğun gözünde büyüterek dayanıklılığını zayıflatır. Olumsuzlukları bu şekilde yorumlamaya alışan çocuk, zamanla sorunları devasa, kendini ise küçük görmeye başlar.

Tüm bu yaklaşımları bir kenara bırakıp önce çocuğumuzun dramatik anlarının ardında onu sıkan bir duygu olduğunu fark etmeliyiz. Şu an ya da geçmişte biriken bir rahatsızlığın tetiklendiğini ve çocuğun bu duyguyu nasıl ifade edeceğini bilemediğini düşünmeliyiz. Çocuğun, hal diliyle “Anne, babam, yaşadıklarım beni üzüyor, nasıl baş edeceğimi bilmiyorum, lütfen bana yol göster,” dediğini hissetmeliyiz. Bu yardım çığlığını duyarsak, çocuğumuza öfkelenmeden ya da rahatsızlık hissetmeden yaklaşabiliriz. Bu duyguya kendimizi açarsak, doğru tepki doğal bir şekilde ortaya çıkar.
İlk olarak, çocuğun duygularını anladığımızı ve hissettiklerinin normal olduğunu ifade ederiz. Bu tür kucaklayıcı cümleler, çocuğun kalbinde hemen yankı bulur. Duygularının kendisinin bir parçası olduğunu ve bunları yaşamanın doğal olduğunu hissettirir. Reddedilmeyeceğini ve eleştirilmeyeceğini bilerek güvenle içini açar. Bu noktada çocuk, savunmasını indirip ebeveynin rehberliğine açık hale gelir. Ebeveynin içindeki sakinlik, çocuğun kalbinde yansır. Çocuk, bu yansımaya bakarak duygularını anlamaya başlar; çünkü ancak tanıdığı duygularla baş etmeyi öğrenebilir. “Korku, öfke ya da üzüntü nedir, şu an hangisini hissediyorum, bu hissi nasıl kontrol edebilirim?” gibi sorularla yüzleşir ve deneyim kazanarak olgunlaşır. Ebeveyn, çocuğun benliğine şefkatle yaklaştıkça, çocuk da kendi duygularına aynı şefkatle yaklaşmayı öğrenir.
Anne ve çocuk arasında böyle bir bağ kurulduğunda, sorunların çözümü konuşulabilir hale gelir. Bu kabul belki birkaç saniye sürer, ancak çocuğun benliğini yıllarca güçlendirir. Böylece çocuk, duygularını saklamak ya da reddetmek zorunda kalmaz ve gerçek hislerini ifade ettiğinde sevilmeyeceğine dair korku taşımaz.

Kendi çocukluğumuzda ebeveynlerimiz, duygularımızı sıkça bastırmış olabilir. Bu yüzden duygularımızı gizlemeyi öğrenmiş ve onlarla nasıl baş edeceğimizi bilememiş olabiliriz. Bazı ebeveynler, çocuğunun öfkeli ve saldırgan davranışlarına kızarken, kendileri de öfkelendiğinde kontrolsüzce bağırabilir ya da sert tepkiler verebilir. Çocuğun üzüntüsünü tuhaf karşılarken, kendi üzüntüsünde ne yapacağını bilemeyip hayattan kopabilir. Kendi duygularındaki bu çelişkileri çocuğunda gördüğünde ise büyük bir korku yaşar. Çünkü hem kendi hem de çocuğunun duygularıyla aynı anda baş etmek zorunda olduğunu düşünüp bunu yapamayacağından korkar.

Önemli bir nokta şudur: Kendi duygularımıza doğru yaklaşmadan, çocuklarımıza da doğru yaklaşamayız. Onların duygularını kucaklamadıkça, kendileri gibi olmalarını ve samimi bir şekilde kendilerini ifade etmelerini sağlayamayız.

Çocuklar için - Çocuk Dünyası Eğitim - Oyun - Eğlence - Çocukça Çocuk Sitesi

8 Mayıs 2025 Perşembe

30 Nisan 2025 Çarşamba

Yıldız Avcısı Kirpi 🌟

Yıldız Avcısı Kirpi 🌟
Gökyüzünün Sırrı
Dikenli Orman’da minik bir kirpi yaşarmış, adı Pırpır’mış. Pırpır, her gece gökyüzüne bakar, yıldızları sayarmış. Ama bir gece, gökyüzünde bir yıldız eksik olduğunu fark etmiş! “Bir yıldız kayboldu!” diye bağırmış. Pırpır, o yıldızı bulmaya karar vermiş. Yanına sadece bir fener ve bir avuç ceviz almış.




Yolculuk Başlıyor
Pırpır, ormanın derinliklerine doğru yola çıkmış. Yolda Baykuş Bilge’yle karşılaşmış. “Yıldızlar kaybolmaz, sadece bazen saklanır!” demiş Baykuş. Pırpır, pes etmemiş. Derken, bir göletin kenarında parlayan bir şey görmüş. Bu bir yıldız değil miymiş? Ama hayır, gölete yansıyan bir ışıkmış! Pırpır, göletin dibinde bir kristal bulmuş. Meğer bu kristal, yıldız ışığını yansıtıyormuş.

Parlayan Dostluk
Pırpır, kristali ormana geri getirmiş. Kristal, gece gökyüzünü daha parlak yapmış. Tüm hayvanlar toplanıp Pırpır’ı alkışlamış. Pırpır, “Yıldızlar her zaman oradadır, bazen sadece farklı bir açıdan bakmak gerekir!” demiş. O günden sonra Pırpır, Yıldız Avcısı Kirpi olarak anılmış ve çocuklara şunu öğretmiş: “Merak, en güzel maceraları başlatır!”


Çocuklar için - Çocuk Dünyası Eğitim - Oyun - Eğlence - Çocukça Çocuk Sitesi

Kurabiye Canavarı’nın Sırrı

Kurabiye Canavarı’nın Sırrı 🍪

Tatlı Bir Köy, Tuhaf Bir Hırsız

Pekmezli Köy’de herkes kurabiye yapmayı çok severmiş. Her evin bacasından mis gibi tarçın ve çikolata kokuları yükselirmiş. Ama son zamanlarda bir sorun çıkmış: Fırından çıkan kurabiyeler gece ortadan kayboluyormuş! “Kim bu hırsız?” diye herkes merak içindeymiş. Küçük dedektif Ece, bu sırrı çözmeye karar vermiş.




Gece Macerası

Ece, bir gece fırının önünde nöbet tutmuş. Elinde fener, yanında en sevdiği çikolatalı kurabiye varmış. Tam uykuya dalacakken, “Kıtır kıtır!” diye bir ses duymuş. Feneri